grup-xd
  Haberler
 
Haberler xD
Spor Haberi
Grup xD tarih 07.06.2011, 20:35 (UTC)
 Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal Aysal, Galatasaray Dergisi'ne çarpıcı açıklamalarda bulundu. Düzeni oturtmak için 1 senenin kendisine yeteceğini belirten başkan Aysal, "Galatasaray'ın düşmanı yine Galatasaraylı'dır" dedi. Aysal, Galatasaray'a geldiği anı ise "Suya atladım ve gördüğüm şey tam bir kaos" dedi.

Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal Aysal, futboldan anlamadığını ama futbolu anlayanlardan anladığını söyledi. Ünal Aysal, Galatasaray Dergisi'nin haziran ayı sayısında yer alan röportajında, sarı-kırmızılı kulüpteki hedeflerini anlattı.

Başkan Aysal, Galatasaray'ın Avrupa'daki ilk 10 takımın altında bir takım olmadığını belirterek, "Ben futboldan anlamıyorum ama futbolu anlayanlardan anlıyorum. Benim görevim bu. Ben işin o kısmını etüt ettim. Galatasaray, Avrupa'daki ilk 10 takımın altında bir takım değil. Burada her şeyimiz var. Sadece ahçıya ihtiyaç vardı. Eksiklerimiz de varsa bulur gider alırız. Galatasaray'da futbol yönünden bu sene yapılması gereken şey, güvenin, iletişimin ve takımın imajının iyi bir şekilde oluşturulması" şeklinde konuştu."Galatasaray'ın önünde böyle bir sıkıntı olmasaydı, başka bir bütçe uygulayacaktım" diyen Aysal, şöyle devam etti:"Daha uzun vadeli bir program öngörüyordum. O yüzden teknik direktörümüze ve ekibimize verdiğim taahhüt şu; biz bu seneye daha az rasyonel olmakla beraber, güçlü bir giriş yapmamız lazım. Belki ekonomik bakımdan bize ters gelebilir. Ama aklımızdaki plan ve program çerçevesinde, çılgınca değil, sahaya çok iyi bir Galatasaray çıkartmalıyız. Bu Galatasaray'ı çıkartırken de çok iyi bir karışım vermeliyiz. Sahadaki yabancı ve yerli futbolcularımızın arkalarında çok iyi oyuncular olmalı ki, sahadaki futbolcularımızın kafasında 'Ben yerimi kaybetmeyeyim' endişesi taşısınlar. Benim bir tane santrforum varsa ve o adam oynamadığı zaman ben başka mevkiden getirip orada adam oynatıyorsam, o zaman kontrol futbolcuların eline geçer ve zayıflarım."



"SUYA ATLADIM VE GÖRDÜĞÜM ŞEY TAM BİR KAOS"

"Ben şu anda suya atladım, gördüğüm şey tam bir kaos" diyen Aysal, şunları kaydetti:"Kaos kelimesinin gerçek anlamı ne derseniz, 'Bugünkü Galatasaray'ın içine girmelisiniz' derim. Resmi iyi çekmek gerekiyor, ilk başta analiz yaptık ve bizim 12 tane ana sorunumuz olduğunu gördüm. Burada ihtisas komiteleri kurup, o sorunları ilk olarak kontrol almak birinci hedefim. Yönetim kurulu arkadaşlarımı belirlerken, bu ihtisas sorunlarına kafaları yatan insanları seçtim. Bir oy kaygısı gütmedim ve seçim sırasında da bana oy verin demedim. Ama özellikle profesyonelleri vurguladım. Bir işi yapmamak için komisyona verirsiniz. Böyle bir alışkanlık vardır. Ama bizim komitelerimiz iş yapmak için varlar. Bunlar gerçek anlamda icra komiteleridir."



"DÜZENE SOKMAK İÇİN BİR SENE BANA YETER"

Komitelerin, kendisi adına gerektiğinde sorunları özümleyip gereken hamleleri yapacaklarını ve kararlar alacaklarını kaydeden Aysal, kendisinin de o kararların arkasında duracağını ifade etti.Aysal, sadece 1 komite kurmaları halinde 12 sorunu çözmelerinin 12 senelerini alacağını belirterek, "2 komite ile hep beraber hareket edeceğiz. Ben de 24 saat peşlerinde olacağım ve bu sorunların tamamını bu şekilde, bir senede çözmeyi hedefliyoruz. Tabi, arada başka kontrol ünitelerim de olacak. Bu sorunları çözmek için bir senelik süre dilimi bana yetiyor" ifadelerini

kullandı.



"HER ŞEY İYİ GİTSEYDİ KİMSE BANA 'GEL' DEMEYECEKTİ"

Galatasaray'ın UEFA şampiyonluğunu aldığı dönemde ciddi bir başarı kazandığını ve her şeyin kolay olacağına inanan bir kulübün ortaya çıktığını anlatan Aysal, "Ama kendi içinde bu yükü taşıyamayacak bir organizasyon zaafı da vardı. Eğer bu zaaf o gün düzeltilseydi, yani kurumsallaşma, mali yapının güçlendirilmesi, denetleme mekanizması o gün yapılmış olsaydı, Galatasaray bugün Avrupa'da ilk 10 takım içindeydi. Biz bunu yapamadık" diye konuştu.O dönemde neden bunların yapılmadığına da değinen Aysal, "Neden yapamadık? Çünkü her şey çok iyiye gidiyordu. Çok iyiye gidince, kimse bir şey düzeltmeye çalışmaz. Bugün ise Galatasaray'da her şey iyiye gidiyor olsaydı, kimse bana 'buyur, gel' demeyecekti. Bugün ben Galatasaray'a paraşütle immiş bir insanım. O zaman paraşütle inme imkanımız da yoktu, çünkü dediğim gibi Galatasaray'da sorun yoktu. İhtiyaç talebi doğurur" şeklinde konuştu.



NEDEN SEÇİLDİ?

"Neden Galatasaraylılar büyük bir teveccüh ile beni seçti" diyen Aysal, nedenlerini şöyle açıkladı:"İki sebepten birincisi, 2000 yılından beri muhtelif vesilelerle gazetelerde ve mecmualarda Galatasaray'da bu reformların yapılması gerektiğini tekrarladım. Bizim camiamız bu mesajı iyi bir şekilde, ancak zaman içinde algıladı. İkincisi ise herkes şunu biliyor ki, Galatasaray'ın değişime ihtiyacı var. Bu değişimi Galatasaray'ın içinden gelen birisinin yapması zor. Fabrika körlüğü dediğimiz bir şey var: Şirketlerin patronları için geçerlidir bu durum. Zaman içinde şirketlerin eksiklerini görmemeye başlarlar. Bu dönemlerde, Galatasaray'ın içindekiler bu sorunları göremeden geçtiler. Halbuki benim gibi dışarıdan birisi geldiği zaman her sorunun resmini çizebiliyor. Burada karakterinizin iki önemli özelliğine ihtiyacınız var. Analiz gücünüzün olması lazım ama hemen arkasından da senteze ulaşmanız gerek. Sonra neticeyi göreceksinizdir. Bunun için de tecrübe, bilgi, cesaret ve bir parça da şanssa ihtiyacınız var."



"SORUNLARLA VAKİT KAYBETMEYİP YAPIYI DOĞRU KURMAM LAZIM"

Ünal Aysal, Galatasaray'daki sorunlara bakıldığında, bu problemlerin içinde dağılıp gidilebileceğini kaydederek, "Bu sorunların içinde vakit kaybetmemek lazım. Burada ben arkadaşlarımı bilinçlendirip, yapıyı doğru kurmalıyım. Bir anlamda kendimize karşı, kendimizi doğru kontrol etmeliyiz. Biraz önce de bahsettim. Bir körlük oluşabiliyor zamanla. Bunu aşabilmek çok önemli. Galatasaray'da önüme üç senelik bir dönem koydum. Eğer, altı ya da dokuz senelik bir dönem koyarsam tembel olurum. Üç senede bunları bitirmem gerekiyor. Yani programım üç senelik" ifadelerini kullandı.



"SEÇİLME ENDİŞESİ TAVİZ VERDİRİYOR"

Galatasaray Kulübü başkanını eskisi gibi klasik başkan olarak görmediğini ifade eden Aysal, "Ben Galatasaray başkanını sistemin CEO'su olarak görüyorum. Galatasaray başkanı; gelecek, kuracak ve yeniden seçilme endişesi olmayacak. Çünkü seçilme endişesi olursa bir yerlere taviz vermek zorunda kalırsınız" dedi.Aysal, taraftar yapısına da değinerek, şunları söyledi:"Ben taraftara şunu vereyim, beni alkışlasın veya tekrar seçsin gibi bir şey düşünmem. Taraftar Galatasaray için var. İsmi üstünde 'supporter', yani taraftar. Taraftar, Galatasaray'a verecek, vermezse ben onun için hiçbir şey yapmam. Bugün daha iyi bir Galatasaray isteniyorsa bütün Galatasaray camiası, taraftarı birleşip, Galatasaray'a ne verebiliyorlarsa vermeleri lazım. Bizim amacımız bunu sağlamak. Evet, sindirilmesi güç olabilir. Biz bunu artık sözle değil, eylemle anlatacağız."



"GENEL KURUL DESTEK VERMEZSE BAŞARILI OLAMAM"

Ünal Aysal, genel kurulun vereceği desteğin önemine de değinerek, "Genel Kurul desteği vermezse hiçbir şey yapamazsınız. Benim görevim Genel Kurul'a iyi projeleri getirmek, projeleri çok iyi anlatmak ve oradan da gerekli desteği almak. Genel Kurul'dan desteği sağlayamazsam zaten başarılı olamam" dedi.



"GALATASARAY'IN DÜŞMANI GALATASARAYLI"

"Burası bir özel şirket değil, burası halkın malı olan bir kurum. Benim tek riskim de bu" diyen Aysal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Galatasaray'ın düşmanı, Galatasaraylılardır. Biz bu virüsü çözeceğiz. Hataları ve sevapları ile bizden evvelkiler bir şeyler yaptılar. Doğruları, takdir etmek önemli. Yanlışlara da düşmemek, ders çıkarmak burada bizim görevlerimizden biri. Ben diyorum ki, 'hep beraber maç seyredelim'. Ben kendi Galatasaraylımla yan yana maç seyredemezsem Fenerbahçeli ile nasıl maç seyrederim. Bu örneği evvela kendi içimizde vermemiz gerekiyor."



"PROFESYONELE ÜRETMEZSE 'YAPAMIYORSUN' DEME ŞANSIM VAR"

Yönetim kurulunun, holdinglerin yönetim kurulu gibi planlanması gerektiğini belirten Aysal, şöyle devam etti:

"Yönetim kurulu üyeniz bir hata yaptığında, siz onu savunma durumunda kalırsınız. Siz adamı bu nedenle tam olarak tenkit edemezsiniz. Bu adam başarısız olduğunda da cezalandırma şansınız kalmaz. Ama yaptığı işin karşılığında para kazanan kişi bir şey üretmek zorundadır. Profesyonel çalışan, başarılı olmazsa, ona teşekkür edip, 'kardeşim yapamıyorsun' diyebilme şansım var. Ve her zaman daha iyisini arama şansınız da var. Ama yönetim kurulu üyelerine bunu diyemezsiniz. Beş tane yönetim kurulu üyesini gönderirseniz, siz de gitmek zorunda kalırsınız. O zaman da kendi bindiğiniz dalı kesersiniz. Bu kadar basit. Yönetim kurulunda arkadaşlarımı da bu konudaki eski alışkanlıklarından kurtarmak o kadar kolay değil. Bunun farkındayım. Bunun içinde özel bir çalışma yapmam gerekiyor."



"GEREKİRSE, FUTBOLCUYA 10 MİLYON EURO DA VERİLİR"

Ünal Aysal, futbolda teknik direktör, lojistik grup, futbolcular ve altyapının bulunduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Galatasaray bir holding dedik. Bu holdingde stat işletmeciliği, gayrimenkuller, sponsorluklar iletişim, yeni projeler var. Futbol bunlardan bir tanesi. Galatasaray, futbol kulübü değil. Futbol, Galatasaray içinde buz dağının görünen tarafıdır. Futbolu çok iyi organize etmezseniz, halk desteğini alamazsınız. Burada rasyonel gözükmese dahi bazı kararları almak zorundasınız. Yani bir iş adamı olarak kabul etmeyeceğiniz durumları, burada kabul etmek zorundasınız. Orada yanlış bir netice sizi daha büyük zararlara sokuyor. Mesela stat boş kalıyor, birçok gelirden mahrum oluyorsunuz. Bir futbolcuya 10 milyon Euro verilir mi? Verilmez. Ama benim burada 50 bin koltuğum var. Eğer ben bu yatırımı yapmazsam; bu koltuklar boş kalacaksa ve bana bunun senelik getirisi 45-50 milyon Euro olacaksa ben o futbolcuya 10 milyon Euro veririm."



"FUTBOLCULAR ARTİSTLER GİBİ"

Futbolun çok farklı bir rasyonelinin bulunduğunu, anlatan Aysal, "Futbol özel terapi istiyor. O kadar hassas bir konu ki, futbolcular artistler gibi. Çok çabuk etkileniyorlar dış faktörlerden. Geçmiş dönemde, yönetim kurulunda sorun

yaşandı, takım 14'üncülüğe indi. Normalde futbolcunun oradaki kavgayla ne alakası olur. Sen futbolunu oyna. Orada adam kavga da eder, ne yaparsa yapar. Ama öyle değil. Buradaki iletişim topyekun bir iletişim ve futbolcuyu çok yakındailgilendiriyor. Demek ki, bizim futbolu çok farklı bir izolasyon içinde yaşatmamız ve geliştirmemiz gerekiyor. Bunu yaparken de dışarıdaki görüntümüzü çok net tutmamız lazım. Bunun bedeli biraz daha farklı oluyor ve bunu da ödeyeceğiz" ifadelerini kullandı.



"ÖNCELİĞİM EVİMİN ÖNÜNÜ TEMİZLEMEK"

Galatasaray'da şu an için önceliğinin kendi evinin önünü temizlemek olduğunu vurgulayan Aysal, sözlerini şöyle tamamladı:

"Futbola dair bizim dışımızda kalanlar: diğer takımlar, federasyon, hakemler, kulisler. Hayatta kontrol edebileceğiniz ya da edemeyeceğiniz şeyler var. Bu bizim kontrol edemeyeceğimiz bir konu. Bu durum ülkenin kültürel, politik ve yerel alışkanlıklarından kaynaklanıyor. Samimiyetle söyleyeyim; şu anda henüz çözümünü bulmadığım şey bu. Ama şu karara vardım. Ben evvela kendi bünyemde kuvvetli olayım. Bana hakem penaltımı vermesin ama takımım o kadar güçlü olsun ki, zaten o maçı penaltıya ihtiyaç duymadan kazansın. Ya da hakem bana hak etmediğim bir gol yedirsin ama benim takımım hakkettiği iki gol atarak, oynadığı oyunla zaten kazandırsın ve bu tip dış etkenleri caydırıcı olsun. Tek çıkış yolumuz bu. Federasyon seçimi için Galatasaray olarak kısmen ve sınırlı etkimiz olabilir. Doğru adam diye seçtirdiğiniz ya da seçtiğiniz bir adayı, adam oraya

oturduktan sonra hangi etkenlerle nasıl değişiyor onu da kontrol edemiyorsunuz. Peki sorun nasıl çözülecek derseniz, diğer büyük kulüpler Galatasaray'ın geldiği, inanç yapısına kavuşurlarsa sorun temelinde çözülür. Sonuç olarak şu an için önceliğim kendi evimin önünü temizlemek. Diğerinin ikinci etapta çözmeye çalışmam gereken bir konu olduğunu düşünüyorum."



"ŞİİR MATİNELERİ DÜZENLERDİM"

Röportajında özel hayatıyla ilgili soruları da yanıtlayan Aysal, öğrencilik dönemiyle ilgili olarak, "Ben çok çalışkan bir öğrenci değildim. Hep 10 üzerinden 5-6-7 aldım. İftiharla geçtiğimiz pek olmadı. Ama edebiyat branşlarında çok iyiydim. Hatta üniversiteye geçmeden, lisenin son dönemlerinde Galatasaray Lisesi Edebiyat Kolları Başkanı ve aynı zamanda İstanbul'daki tüm liselerin edebiyat kolları başkanıydım. Şiir matineleri düzenlerdim. O tip sosyal faaliyetlerin içinde çokça bulunurdum. Semih Haznedaroğlu, İzzettin Doğan ve Vedat Çuhadar okuldan arkadaşlarımdı" şeklinde konuştu.



"SPİKERLİK YAPTIM"

Aysal, okul bittikten sonra çalışma döneminin başladığını ve ailesinden para almak istemediğini ifade ederek, şunları dedi:"İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeyken bir yandan da çalışıyordum. Çok sayıda iş yaptım. Türk Hava Yolları'nda çalıştım, İstanbul Radyosu'nda spikerlik, turizm rehberliği yaptım. Bu tip girişimlerin, insan ilişkileri kurmak bakımından bana son derece iyi geri dönüşleri oldu. Üniversite tahsilim sırasında İsviçre'de Migros'ta çalıştım. Yoğurt ve peynir departmanından sorumluydum. Öğlene kadar çalışıp, öğleden sonra okula gidiyordum. Bunlar insanı zenginleştiren girişimler."

 

Spor Haberi
Grup xD tarih 07.06.2011, 20:35 (UTC)
 Spor Toto Süper Lig'in yeni ekiplerinden Mersin İdmanyurdu'nda Başkan Ali Kahramanlı, Beşiktaşlı Mert Nobre ile görüştüklerini ve kendisinden haber beklediklerini söyledi.

Spor Toto Süper Lig'in yeni ekiplerinden Mersin İdmanyurdu, Beşiktaşlı Mert Nobre'den haber bekliyor.

Kulübün internet sitesinde yer alan açıklamaya göre, kulüp başkanı Ali Kahramanlı ve teknik direktör Nurullah Sağlam, Beşiktaşlı Mert Nobre ile İstanbul'da bir araya geldi.

Kahramanlı, Nobre'nin evinde gerçekleşen görüşmede, futbolcuya kulüp ve Mersin hakkında bilgiler vererek, hedeflerini anlattığını belirtti.

Teknik direktör Nurullah Sağlam'ın takımın şimdiki durumu ve önümüzdeki günlerdeki plan ve projeleri hakkında düşüncelerini dile getirdiğini ifade eden Kahramanlı, "Görüşmelerimiz sırasında Nobre ve eşi, hocamızın kendileri ile Portekizce konuşması karşısında şaşkınlık yaşadılar. Her iki tarafın da bu görüşmeden memnun kaldığı kanaatindeyim. Şu an itibariyle Nobre'den gelecek haberi bekliyor ve bu futbolcuyu Mersin'de görmeyi umut ediyoruz" diye konuştu.

 

Spor Haberi
Grup xD tarih 07.06.2011, 20:34 (UTC)
 Eskişehirspor Başkanı Halil Ünal, teknik direktör Bülent Uygun'un Mallorca'da forma giyen Kamerun'lu Webo'yu takımda görmek istediğini söylediğini belirtti.

Eskişehirspor Başkanı Halil Ünal, Spor Toto Süper Lig'in bitiminin ardından bütün takımlarını transfer çalışmalarına hız verdiğini ifade ederek, Eskişehirspor'un da formasına yakışacak oyunculara imza attırmaya çalıştığını söyledi.

Eskişehirspor yöneticilerinin yurt içinde ve yurt dışında oyuncularla görüştüğünü bildiren Ünal, ''Yurt dışında üç gurbetçi futbolcuyla görüşüyoruz. Herkes bir şeyler yazıp çiziyor. Biz de görüştüğümüz futbolcuları gazetelerden öğreniyoruz. AEK'dan Scocco ile Beşiktaş'tan Bobo ile hiç ilgilenmedik. Teknik Direktörümüz Bülent Uygun Mallorca'da forma giyen Kamerun'lu Webo'yu takımda görmek istiyor. Webo'nun takımından alacağı var. Bu alacağını tahsil ederse Webo, Eskişehirspor formasını giyebilir. Sezer Öztürk transferinde de Fenerbahçe ile temaslarımız devam ediyor. Eskişehirspor formasına yakışan takımı üst sıralara taşıyacak futbolcuları takıma katacağız'' dedi.

 

Spor Haberi
Grup xD tarih 07.06.2011, 20:34 (UTC)
 Forvet hattını Emenike, savunma hattını ise Orhan Şam ve Serdar Kesimal ile güçlendiren Fenerbahçe'de şimdiki hedef orta sahaya takviye yapmak. Udinese forması giyen Türk asıllı İsviçreli oyuncu Gökhan İnler Fenerbahçe'nin kendisiyle ilgilendiğini doğruladı.

AYKUT YILDIRIM - Transfer sezonuna hızlı bir giriş yapan ve Karabükspor'un Nijeryalı oyuncusu Emenike'yi kadrosuna katan Fenerbahçe savunma hattını ise Serdar Kesimal ve Orhan Şam ile takviye etmişti.

Son olarak Yobo'nun bonservisi konusunda Everton kulübü ile büyük ölçüde anlaşan sarı-lacivertliler orta sahaya yapacağı takviyelerle transferi noktalayacak.

Orta sahaya bir transfer daha yapacak olan Fenerbahçe, yerli ve yabancı adaylar için görüşmelerini sürdürüyor. Emenike'nin gelişiyle kadrosundaki yabancı sayısını 11'e çıkartan sarı-lacivertliler orta sahaya yerli bir takviye yapmaya sıcak bakıyor.

Udinese forması giyen Türk asıllı İsviçreli oyuncu Gökhan İnler kişisel internet sitesinden Fenerbahçe'nin kendisiyle ilgilendiğini doğruladı. Fenerbahçe'nin menajeriyle görüştüğünü ve transferi konusunda bilgi aldığını söyleyen Gökhan, Türkiye de forma giymek isteyip istemediği konusuna ise 'Türkiye benim vatanım'' diyerek transferine sıcak baktığını belirtti.



Gökhan İnler, 2004-2005 sezonu öncesinde Fenerbahçe ve Beşiktaş'ta denemeye alınmış, ancak daha sonra gönderilmişti. Ümit Milli Takım'da forma giyen oyuncu, daha sonra tercihini İsviçre Milli Takımı'ndan yana kullanmıştı. 2006-2007 sezonundan itibaren Udinese'de başarılı bir performans sergileyen Gökhan İnler, bir çok kulübün transfer gündemine girmişti.

Gökhan İnler daha önce 2004-2005 sezonu hazırlık kampında Fenerbahçe ile antrenmanlara çıkmış fakat dönemin teknik direktörü Christoph Daum tarafından beğenilmemişti.

Sezer Öztürk konusunda Eskişehirspor Kulübü ile görüşmelerini sürdüren Fenerbahçe, kırmızı-siyahlı ekibin Berk Elitez ve Abdülkadir Kayalı'nın bonservisiyle verilmesi isteğine yanaşmıyor. Bu iki oyuncuyu takasta kiralık olarak kullanmak isteyen sarı-lacivertliler Eskişehispor Kulübü Başkanı Halil Ünal ile son kez bir araya gelecek.

 

Haberiniz ola
Grup xD tarih 07.06.2011, 20:32 (UTC)
 ‎31 yıl sonra ilk kez sorgulanan Kenan Evren: ''Hiç pişman değilim. Bugün olsa aynı şeyi yine yaparım. 12 Eylül 1980 öncesi ülkenin durumu şu an gözümün önüne geldiğinde tüylerim ürperiyor. Yetkim olsa, bugün aynı olaylar olsa yine yaparım. ''

ANKARA - Dün, 12 Eylül'den 31 yıl sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'e ilk kez dar...be soruldu.
Soruşturmayı yürüten özel yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Görüşen’in Evren’e yönelttiği bazı soru ve yanıtları şöyle:

Soru: Neden darbe yaptınız?
Evren: Ülke çok kötü durumdaydı, polis ikiye ayrılmış, dönemin eski Başbakanı (1980’de öldürülen Nihat Erim), generallik yapan (1992’de öldürülen Oramiral) Kemal Kayacan öldürülmüş, ülke çıkmaza düşmüştü. Çok bekledik, ama mecbur kaldık. TSK’nın İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesi gereği ülke yönetimine elkoymak zorunda kaldık. 27 Aralık 1979’da dönemin Cumhurbaşkanı’na ülkenin gidişatı hakkında bir mektup verdik. 19 ilde sıkıyönetim olmasına rağmen ülkede olaylar sonuçlanmıyordu. Kan durmuyordu. Ülke felç olmuş, iç savaşın eşiğine gelinmişti.

Soru: Pişman mısınız?
Evren: Hiç pişman değilim. Bugün olsa aynı şeyi yine yaparım. 12 Eylül 1980 öncesi ülkenin durumu şu an gözümün önüne geldiğinde tüylerim ürperiyor. Yetkim olsa, bugün aynı olaylar olsa yine yaparım.

Soru: Yurtdışı desteği oldu mu?
Evren: Hayır hiçbir yurtdışı desteği yoktu. Tamamen gelişen olaylar karşısında tek başıma verdiğim bir karar değil. Tüm kuvvet ve ordu komutanlarıyla birlikte verdiğimiz karardı. Çok bekledik yönetime el koymamak için. Ama zorunlu kaldık.

Soru: Tahsin Şahinkaya 11 Eylül günü ABD’den döndü. ABD’den izin mi almaya gitmişti?
Evren: Şahinkaya’nın seyahati NATO komutanları çerçevesinde düzenlenmiş bir ABD ziyaretiydi. Hatta gitmeden önce ‘iptal edeyim’ dedi. Ben de ‘Git, ama 11 Eylül’de dön’ emri verdim. 11 Eylül’de de geldi. İcazet alması söz konusu değildir.

Soru: 12 Eylül 1980’de terör bir günde nasıl bitti?
Evren: O siyasilerin, Süleyman Demirel’in söylevidir. 12 Eylül’de sokağa çıkma yasağı vardı. Sonra bir süre devam etti. İstihbarat birimlerine ve kaynaklarına ancak ulaşabildik. 6-7 ay sonra olaylar durulabildi. O tamamen siyasilerin ürettiği laflar.
Soruşturma kapsamında Evren'in sağlık sorunları nedeniyle ifadesinin evinde alınmasına karar verilmişti.
Kenan Evren’in sorgu nedeniyle üzgün olduğunu ifade eden Avukat Ömer Nihat Özgün, neyle suçlandıklarını bilmediklerini söylemişti.

AVUKATI 'YARGILANAMAZ' DEMİŞTİ
Kenan Evren’in yargılanamayacağını savunan Avukat Özgün şunları söylemişti: “Eski değişen 765 sayılı TCK'daki ceza zaman aşımı dolmuştur. İkincisi 12 Eylül Anayasası'nın geçici 15. Maddesi, halk oylamasıyla büyük bir çoğunlukla kabul edilmiştir. 15. Madde bir af niteliğindedir. Bir devletin önce affettiğini, daha sonra yeni bir yasayla aftan vazgeçtim deme şeklindeki bir hukuk mantığı olamaz."

'TAŞLAR YERLİ YERİNE OTURUYOR'
Başbakan Erdoğan dün akşam konuyla ilgili soruları Kanal 24’te yanıtladı. “Kenan Evren ifade verdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz, 12 Eylülcüler yargılanabilecek mi diye çok tartışılmıştı” denilmesi üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bu bir şeyi gösteriyor. Bazı ön yargılarla, ön kabullerle bizim bu sürecimizi eleştirenler vardı. Bu 26 maddelik paketi. Bana bu yönde çok saldıranlar oldu, hakaretler oldu. Buyurun işte uyum yasaları çıktıktan sonra bakın bir süreç başladı. Taşlar yerli yerine oturuyor.”

Devlet içinde bir dönüşüm yaşandığını belirten Erdoğan, “Geçmişte bunu kabullene-meyenler vardı. Şimdi bu kabullenir hale geldi. Nereden geliyor bu. İşte bir güven, iki ülkenin istikrarı, üç demokrasinin güçlenmesi. Bunlar bunu getiriyor. İnanıyorum ki bu bize kayıp yıllarımızı geri döndürecek. Çok daha süratle Türkiye’nin kalkınmasına bu katkıda bulunacak. Daha atılması gereken adımlar var” dedi.
 

Haberler
Grup xD tarih 07.06.2011, 20:32 (UTC)
 Türkiyenin yerli üretim savaş zırhlısı Arma 6x6, yurt dışından 63, 2 milyon dolarlık ikinci siparişini aldı. Otokar tarafından, 2012 yılı içerisinde araçların teslimatının yapılabileceği öngörülüyor.
Yerli savaş araçlarının 20'den fazla ülkede hizmet vermesinden gurur duyduklarını belirten Otokar Genel Müdürü Serdar Görgüç, "Taktik zırhlılarımızın her geçen gün daha fazla dünya ordusu tarafından tercih edilmesi, Türk mühendisliğinin başarısını ortaya koyması bakımından çok önemli. " dedi.



Tasarım, üretim ve satış faaliyetlerinin uzun seneler aldığını vurgulayan Görgüç, şunları ifade etti:



"Arma, tasarım ve geliştirme faaliyetlerine 3 sene önce başladığımız ve tamamen kendi kaynaklarımızla finanse ettiğimiz bir zırhlı muharebe aracı ailesi. İlk versiyonunu 6x6 zırhlı muharebe aracı olarak geçtiğimiz sene tanıtmış ve daha Türk Silahlı Kuvvetleri envaterine girmeden ilk siparişimizi almıştık. Bugün ikinci siparişi alıyor olmamız, artık dünyada Otokar taktik zırhlı araçlarının kendisini kanıtladığının bir emaresi ve ilerleyen yıllarda aracımızın uluslararası piyasalarda çok daha başarılı olacağının; bu ismin de Cobra aracımız gibi markalaşarak Türkiye'nin önemli bir ihraç ürünü olacağının bir işaretidir. "



Arma 6x6 zırhlı muharebe aracının sürücü ve komutan dahil toplam 10 personel, 19 ton muharebe ağırlığı bulunuyor. Aracın sağ ön tarafına konulmuş motoru sayesinde geniş iç hacme kavuşan zırhlıda, ergonomik çalışma ortamı sunuluyor.



Bağımsız hidropnömatik süspansiyonu, kilitli transfer kutusu özelliğiyle her arazide hizmete hazır Arma, amfibi (yüzer) operasyon kabiliyetine de sahip. Araç düşük dönüş çapı, patlak gider lastikleri, hesaplı yakıt tüketimi ve uygun operasyonel giderleri ile dünyadaki benzerleri arasında dikkat çekiyor. Monokok gövde yapısı, mayına, patlamaya karşı korumalı koltuk sistemleri ve Kimyasal Biyolojik Radyolojik Nükleer koruması ile mürettebatın da güvenliği temin ediyor.



 

<-Geri

 1  2 Devam -> 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol